“ÜÇ TARZI SİYASET”İ YENİDEN HATIRLAMAK
1895’te girdiği Harbiye’nin 2.döneminde Kurmay sınıfına ayrılan Akçura,Türkçü çalışmalarından ötürü cezalandırılıp Fizan’a sürülür. 1899 yılında Trablusgarp’a ulaşan Akçura, Fizan’a götürülmeden bir fırsatını bulup Avrupa’ya kaçarak Jön Türklere katılır. Paris’te Siyasal Bilgiler öğrenimi gören Akçura’nın bitirme tezi;“Osmanlı Devleti Kurumlarının Tarihi Üzerine Bir Deneme” dir. Mezuniyetten ( 1903 ) sonra, yasaklı olduğundan İstanbul’a dönemeyeceği için amcasının yanına Kazan’a gider. Osmanlı İmparatorluğunun önündeki 3 seçeneğin, 3 yolun incelendiği Üç Tarzı Siyaset ( 1903 ) makalesini Kazan’da kaleme alır.
Akçura, 4 yıl kaldığı Kazan’da, tarih coğrafya ve Osmanlı Türk Edebiyatı öğretmenliği yapar, Kazan Muhbiri Gazetesini çıkarır. Gaspıralı İsmail Bey, Alimerdan Bey, Abdürreşit Kadıİbrahimov gibi Türkçülerle, Rusya Müslümanları İttifakı partisini kurar.Kuzey Türkleri, ilk kez bu parti sayesinde Duma’ya ( Rusya Meclisi )temsilci gönderme olanağı bulacaktır.
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, 1908’de geldiği İstanbul’da, Darülfünun ( Üniversite ) ve Mülkiye Mektebi’nde siyasi tarih dersleri verecek, Türk Derneği ve Türk Ocağı’nın kurucuların arasında yer alacak, Türk Yurdu dergisinin başyazarlığı ve editörlüğünü üstlenecektir.
Yusuf Akçura ( 1876-1935 ) Üç Tarzı Siyaset’i 1903’te Kazan’da yazar. 1904 yılında Mısır’da yayınlanan Türk Gazetesinde tefrika edilen makale İstanbul’da, II. Meşrutiyet sonrası, 1912 yılında yayınlanma olanağı bulacaktır. Makale ilk yayınlandığında ( 1904 ) II.Meşrutiyet ( 23 Temmuz 1908 ) gerçekleşmemiş, Trablusgarp ve Balkan Savaşları ( 1912-1913 ) yaşanmamış, Trablusgarp (Libya) ve Rumeli henüz elden çıkmamıştır. Akçura’nın 27 yaşında yazdığı makalenin, düşünce dünyamızda yarattığı etkinin, aradan geçen 100 yılı aşkın süreye rağmen güncelliğini yitirmemesi üzerinde düşünülmelidir.
Akçura, Üç Tarzı Siyaset makalesinde, Osmanlı İmparatorluğunun siyasi varlığının devamı ve coğrafyasını koruyabilmesi açısından, Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük akımlarını inceler. Osmanlı tebaası, Müslüman ve Gayrı Müslimlerin Osmanlılık ekseninde birlikteliği olarak özetlenebilecek Osmanlıcılığın, makalenin yazıldığı dönem itibariyle realitede bir karşılığının olmadığı sonucuna varır. Avrupa ve Çarlık Rusya’sının etnik tahrik ve yönlendirmeleri karşısında, Gayrı Müslim etnisitelerin, Osmanlıcılık düşüncesine itibar etmeyeceğini örnekleriyle anlatır. Balkan yenilgisi sonrası yaşananlar Osmanlıcılığın iflasının pratikte doğrulanması olarak değerlendirilmelidir.
İslamcılık, Osmanlı tebaası İslam etnisitelerin, Halife Sultanın tebaası olarak bir arada, yaşaması düşüncesinden hareket etmektedir. Balkan Savaşı döneminde yaşanan Arnavutluk isyanı, İslamcılığın, farklı etnisiteden Müslümanları bir arada tutmaya yetmeyeceğini kanıtlayacaktır. Makalenin kaleme alındığı 1903’te ortada ne Arnavutluk isyanı ne de Arap isyanı vardır. Balkan Savaşı (1912 ) ve 1.Dünya Savaşı ( 1916 ) patlayacak Arap isyanı, Akçura’nın öngörüsünün trajik ve ibretlik kanıtları olacaktır.1.Dünya Savaşında Halifenin Cihat çağrısına sırt dönüp, İngiltere’nin yönlendirmesinde gelişen Arap isyanı, Osmanlıcılıktan sonra İslamcılık hayalinin de sonunu getirecektir.
Türkçülük, yaşama ve uygulama şansı olmayan Osmanlıcılık ve İslamcılık yerine, Osmanlının asli/kurucu unsuru olan Türk’e dayalı bir devlet yapılanması halinde var olunabileceği düşüncesidir. Türkçülük merkezinde gelişen aydınlanma/çağdaşlaşma, 29 Ekim 1923’te somutlaşacak, Cumhuriyet döneminde ulus devlet ünter yapı ekseninde gerçekleşecek bir düşüncenin, filizlenmesi ve aydınlardan başlayarak daha geniş kitlelerde taban bulmaya başlaması sürecidir.
Yeni Osmanlıcılık ve Postmodern Halifelik düşleri görenlere bir kez daha hatırlatalım. Şam’da Cuma namazı hayaliyle Türkiye’yi bunca ağır faturalarla karşı karşıya bırakmadan önce, Üç Tarzı Siyaset’i bir kez olsun okusaydınız. Okusaydınız da, 100 yıl önce Arap çöllerinde serapa dönüşen, çöl kumuna yazılırken rüzgarın anında havaya savurduğu bir hayalin peşinden Milleti yeni acılara, yeni felaketlere sürüklemeseydiniz!
Av. Hüseyin Özbek