31 MART’IN DERİN KÖKLERİ
II.Abdülhamid, birliğiyle dağa çıkan genç subayların baskısına, Rumeli’den Yıldız’a yağan telgraf yağmuruna daha fazla dayanamaz. 23 Temmuz 1908’de yayınladığı irade ile Kanuni Esasi’yi (Anayasa) yürürlüğe koyacağını açıklar. İşin gerçeği, İttihat ve Terakki’nin sivil ve asker kanadının da bundan öte bir isteği yoktur. Kanuni Esasi işlerlik kazanıp, Meclis-i Mebusan açılınca tüm sorunların çözüleceği beklentisi içindedirler.
Meclis-i Mebusan açılmış,Abdülhamid sürgünlerinden hayatta kalanlar geri dönmüş, sansürün kalktığı göreceli özgürlük ortamında gazete ve dergiler peş peşe yayınlanmaya başlamıştır. Saltanat ve hilafetin geleneksel müttefiki ulema, süreci endişe ve öfkeyle izlemektedir. Medrese talebesini askere almaya, yeterlilik sınavından geçirmeye yeltenen Harbiye ile İttihat ve Terakki’ye diş gıcırdatmakta, makarayı geri sarmak için fırsat kollamaktadır. Bir yanda imtiyazlı konumunu yitirmek istemeyen Medrese, diğer yanda Osmanlı modernleşmesinin üç ayağı, Harbiye, Mülkiye, Tıbbiye. Aynı ülkenin dünyaya birbirinden çok farklı bakan kurumları.
3 Nisan 1909’da Ayasofya Camisinde okunan Mevlid ilk kıvılcımdır. İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti yöneticisi, Volkan Gazetesi sahibi Derviş Vahdeti’nin düzenlediği, Said-i Nursi ve bir kısım ulemanın katıldığı Mevlid, 13 Nisan’da ( 31 Mart ) başlayacak kalkışmanın provası olarak düşünülmüştür.
Vahdeti ve softalar, 7 Nisan’da gazeteci Hasan Fehmi’ye düzenlenen suikastın ordu ve mektepli subayların işi olduğunu iddia etmekte, kışlaları gezerek Avcı Taburlarını kışkırtmaktadırlar. Yoğun propaganda sonuç vermiş, 31 Mart’ta ( 13 Nisan ) isyan başlamıştır. Avcı Taburları Taksim Topçu Kışlası ve Yıldız Kışlasından çıkarak Ayasofya’ya yönelirler. Süleymaniye, Beyazıt, Fatih Medreselerinden çıkan softalar, Ayasofya meydanında isyancı askerlerle buluşurlar. Müderris Rasim Efendi ile Hamdi Çavuş, ittifakın iki simgesi olarak ön plandadırlar. Meclis-i Mebusan, Bab-ı Ali (hükümet) ve Matbuata iki adım uzaklıkta olan Ayasofya meydanı bilinçli olarak seçilmiştir!
Tarih bir kez daha tekerrür etmiş, Kabakçı Mustafa ( 1730 ) Patrona Halil ( 1807 ) kalkışmasındaki ulema ile isyancı ittifakı, bu kez Avcı Taburları - ulema ittifakı olarak yinelenmiştir.Tarihler farklı olsa da “Şeriat isteriz“ sloganı hiç değişmemiştir.İttihat ve Terakki’den 23 Temmuz 1908’in rövanşı alınacak, Harbiyeli / mektepli subayların defteri dürülecek, medreseyi ötelemenin bedeli ödetilecektir! Mektepli subayların yüzüne tükürülmekte, don indirilip sünnet muayenesi yapılmaktadır. Kahvehane duvarlarındaki resimlerin, İttihat ve Terakki Kadınlar Kulübünde musiki aletlerinin parçalanması, “alaylı zabit isteriz, mektepli zabit istemeyiz” haykırışları, kalkışmanın zihinsel arka planını göstermektedir.
31 Mart’ın Hatırlattıkları
İki hafta boyunca buharlaşan devlet,düşürülen hükümet, işgal edilen Meclis kürsüsünden konuşan softalar, öldürülen Adalet Bakanı, parçalanan Lazkiye Mebusu,linç edilen mektepli subaylar, basılıp yakılan gazeteler. Binbaşı Ali Kabuli, gözü önünde öldürüldüğü halde, isyancıların bütün isteklerini kabul edip, tüm cezaları affeden, şeriatın daha özenli uygulanacağı sözünü veren II Abdülhamid. 31 Mart’ın tek cümlelik özeti: Çağdaş değerler ve kurumlara karşı ideolojik lokomotifi medrese olan koalisyonunun kanlı kalkışması.
İrticaya Verilen Dersten Çıkarılacak Dersler
Selanik’ten İstanbul’a uzanan el, Kurmay Başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı, Hareket Ordusudur. İsyan merkezi Taksim Kışlasının topa tutulması, irticanın ödün değil ders verilerek önlenebileceğinin tarihsel kanıtıdır. Sürüklendiğimiz Ashab-ı Kehf uykusundan uyanmak için 31 Mart’ın geçmişten günümüze uzanan derin köklerini asla unutmamak gerekiyor.