HACI BEKTAŞ VELİ Mİ HACI HANS VELİ Mİ
Av. Hüseyin Özbek
Bin yıllık sosyolojik gerçekliğimiz, inanç kültür sarmalımız Türk/Türkmen Aleviliği, hiç kuşkusuz bu saldırıyı da savuşturacaktır. Türk/Türkmen Aleviliğine kurulan Hüseyin maskeli postmodern Yezit kumpasından bahsediyoruz. Türk/Türkmen Aleviliğinin manevi merkezini, Anadolu’nun kalbi Hacı Bektaş’tan Berlin’e taşıma, manevi önderliği Hacı Bektaş Veli’den alıp Hacı Hans Veli’ye aktarma operasyonundan söz ediyoruz.
16-17-18 Ağustos 2024 günleri gerçekleştirilen uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri, bin yıllık damıtılmış inanç kültür sarmalımız, Türk/Türkmen Aleviliğini, doğduğu topraklara, onu yaşayan ve yaşatan millete yabancılaştırma stratejisini bir kez daha gözler önüne serdi. Bize özgü bir inanç ve kültürün, bin yıllık sosyolojik gerçekliğimizin, Cumhuriyet ve Türklük karşıtı sentetik bir ürüne dönüştürülmesi operasyonunun ulaştığı boyutlar gerçekten endişe vericidir.
Türk/Türkmen Aleviliğinin manevi merkezi Hacı Bektaş ( Sulucakarahöyük ) manevi önderi, ser çeşmesi, Türkmen Ulusu Hacı Bektaş Veli’dir. İnanç kültür sarmalımız olmanın yanında Türk kimliğinin, Türk değerlerinin damıtılmış sentezidir. Sulucakarahöyük’ü manevi merkez, Hacı Bektaş’ı manevi önder kabul eden, ülke içindeki ve ülke dışındaki ocakların, silsilelerin, dedelerin, bağlıların oluşturduğu bu inanç okyanusunda yaratılmak istenen tusunami gözden kaçırılmamalıdır.
Emperyal merkezlerde kurgulanıp, Çorum’da, Kahramanmaraş’ta, Sivas Madımak’ta gerçekleştirilen kıyımlar, bu toprakların inancını köklerinden koparıp aslına yabancılaştırma amacına yönelikti. Anlatılan provokasyonun düzenleyicilerinin, kıyımların sorumlusu olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni gösterirken, ülkesine kapağı atan kimi kundakçı Madımak canilerini, Türkiye’ye niçin iade etmediği üzerinde düşünülmelidir.
Cumhuriyet’e karşı, İngiliz destekli Kürtçü Şeriatçı kalkışmanın önderi Seyh Sait’in adını caddelere veren, Lozan’ı yerip, Sevr’i kutsayan bölücü partinin yöneticilerinin, Hacı Bektaş törenlerinde Alevi dostu nutuk atmasının, takiyeden öte bir anlam taşımadığı bilinmelidir. İstiklal Marşı söylenirken saygı duruşunda bulunmayanların, Türk/Türkmen Aleviliğine yönelik stratejisi, bölücü terör örgütüne müttefik yaratma amaçlıdır. 16.yüzyıldaki Türkmen kırımının fetvacısı/ ideoloğu İdris-i Bitlisi’nin, Cumhuriyet ve laiklik karşıtı Şeyh Sait’in, yoksul köylülere köle muamelesi yapan feodal derebeylerinin, toprak ağalarının, Alevi düşmanlığını örtmeye yönelik bu tür demagojiler, hiç kuşkusuz, nice deneyimlerden geçmiş canlar tarafından boşa çıkarılacaktır.
Alevi inanç ve kültüründen gelen yurttaşlarımızı, etnik bölücülük katarına son vagon olarak ekleme sinsiliğinin; “Eşit yurttaşlık” demagojisine gülüp geçelim. Fakat, Atatürk’ün koltuğunda oturan kişiye de soralım. Yurttaşların eşitliğine elbette evet, ama, “Eşit Yurttaşlık” söyleminin etnik bölücülüğün, ülkeyi Lübnan, Irak ve Suriye gibi etnik ve mezhepsel bir kaosun içine atmanın ayrıştırıcı sloganı olduğunu gerçekten bilmiyor musunuz, yoksa bilerek mi söylüyorsunuz?
Milletlerin yol ayrımına geldiği karar anları olur. Böyle bir zaman kesitinde verilecek kararlar, var olmakla yok olmanın tercihi olarak tarihteki yerini alır. Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk milletine, mezhep üzerinden kurulan ayrıştırıcı kumpasın, Alman yönlendirmeli Hüseyin maskeli Yezitlikten başka bir şey olmadığının ayırdına varılmalıdır.
Türk/Türkmen Aleviliğinin tarihsel köklerini unutturmaya, derin bilinçaltında yaşatılıp, kuşaktan kuşağa aktarılan inanç/kültür kodlarını silmeye yönelik Berlin merkezli, Germen fonlu Mankurtlaştırma projesine hep birlikte hayır diyelim!