25 NİSAN 1915 VE KADERİN ADAMI
Emperyal bloklar arasındaki rekabeti, pazar ve sömürge paylaşımındaki anlaşmazlığı büyük savaş çözecekti. Savaşın ödülü Osmanlının enerji zengini coğrafyasıydı. Uzun görüşmeler, çetin pazarlıklar sonunda herkesin payı aşağı yukarı belli olmuştu. 18 Mart 1915, Çanakkale’yi denizden geçme denemesiydi. Türk toplarının atış menziline girmeden müstahkem mevziler hallaç pamuğu gibi atılıp, İstanbul yolu açılacaktı. İyi hazırlanmışlar, her şeyi inceden inceye düşünmüşlerdi. Dünyanın en güçlü donanması karşısında Türklerin hiçbir şansı olamazdı. Savaşın başında Türkler saf dışı edilince, doğudan Rus, batıdan İngiliz-Fransız orduları arasında sıkışan Almanya’nın hakkından gelmek kolaylaşacaktı. Sonuçta savaş (1.Dünya Savaşı) ilk yılında bağlaşıkların galibiyetiyle bitecek, sıra ganimet paylaşımına gelecekti.
Masa başında kusursuz görülen planlar, Londra’da, Paris’te, Petersburg’da yapılan hesaplar 18 Mart’ta Çanakkale’de bozulacaktır. Saatler süren cehennemi bombardımanın ardından boğazda ilerlemeye başlayan başlayan donanma, Türk topçusunun menziline girince Mehmetler marifetini göstermeye başlayacaktır. Türk topçusunun hiç beklemedikleri isabetli atışları karşısında şaşıran bağlaşık donanması, Nusret’in döktüğü mayınlar devreye girince büsbütün panikleyecektir. Bağlaşık donanmasının kimi zırhlıları boğazın serin sularını boylamış, kimileri ağır biçimde hasar almıştır. Çaresiz, geri çekilme emri verilir. Sabahleyin kibirle girdikleri boğazdan, akşama doğru utanç içinde tornistan etmektedirler.
25 Nisan 1915, Çanakkale’yi karadan geçme denemesidir. 5 ayrı noktadan çıkartma ile Gelibolu Türklerden arındırılıp boğaz güvenli hale getirilecek ve donanmanın yolu açılacaktı. Masada yapılan hesap mükemmel görünse de Mehmetler, bağlaşık ordusuna bir kez daha derslerini verecektir! Belirlenen 5 noktadan Arıburnu, ANZAK Kolordusunun çıkacağı bölgedir. Karşılarındaki zayıf Türk birliğini geri atıp, Conkbayırı üzerinden Kocaçimen’e yönelen, ilk günden Gelibolu’yu düşürme fırsatı yakalayan ANZAK Kolordusunun talihsizliği, karşılarında Kaderin Adamı Mustafa Kemal’i bulmuş olmalarıdır. Bigalı’da (cephe gerisi) konuşlu 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey, bölgeyi avucunun içi gibi bilmekte, düşmanın çıkartma yapacağı bölgeleri birebir kestirebilmektedir.
25 Nisan 1915’te Arıburnu’ndan kilometrelerce içerde, Bigalı’da olması gereken, 19.Tümen Komutanı (İhtiyat Tümeni) Sarışın Kurt, Arıburnu’na bakan sırtta ANZAK’ları beklemektedir! Düzensiz biçimde geri çekilen askerlere süngü taktırıp sipere sokmak, taarruzu değil ölmeyi emrettiği 57.Alayla düşmana çullanıp sahile süpürmek için tarih kaderin adamını seçmiştir! Gelibolu’nun çıkartmanın ilk gününde düşmesi önlenmiş, düşman sahile hapsedilmiştir. İlerleyen aylarda daha şiddetlenen, iki taraftan büyük kayıplara mal olan kara muharebeleri uzadıkça, bağlaşıkların umudu azalacak, el uzatacak kadar yakın görünen İstanbul, yıldızlar kadar uzak bir serapa dönüşecektir!
Anzak ve İngilizlerin, Conkbayırı’na, Kocaçimen’e, Büyük ve Küçük Anafartalar’a yönelik saldırıları, kaderin adamının komuta ettiği Mehmetler tarafından sonuçsuz bırakılacaktır. Yarbay Mustafa Kemal Bey, Gelibolu’nun düşürülmesini yerinde ve zamanında yaptığı savunma ve karşı ataklarla 5 kez önleyecektir.
Çanakkale Muharebelerine katılmış İngiliz tarihçi General Aspinal Oaglender’in; “ Bir tümen komutanının üç ayrı yerdeki krize zamanında müdahale ederek sadece oradaki harbin gidişatını değil, bütün bir milletin kaderini, geleceğini değiştirmesi ve etkilemesini tarih çok nadiren kaydeder” değerlendirmesi, Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki inisiyatifi görmezden gelenlere hak bilirlik, insaf ve izan dersi olmalıdır.
Çanakkale Muharebeleri, Kurtuluş Savaşının önsözü benzetmesi yapılır. Çanakkale Zaferi, Balkan yenilgisinin utancını silmiş, halkın gözünde ordunun itibarını artırmış, kurtuluşun komuta heyetinin kan ve ateşle sınandığı, milli ruhun ayağa kalktığı yer olmuştur. Türk Milleti, Mustafa Kemal’i, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığında, Anafartalar Kahramanı olarak bağrına basmıştır.
Üzerinden 109 yıl geçmesine karşın derin bilinçaltımızda bütün canlılığıyla yaşayan “Çanakkale Ruhu” hala direnç ve özgüven kaynağımız olmayı sürdürmektedir.
Av. Hüseyin Özbek