HAKİMİYETİ MİLLİYE Mİ HAKİMİYETİ KÜLLİYE Mİ
19 Mayıs 1919 ilk adım ile Milli Mücadele’nin sivil/siyasi/hukuki meşruiyet temeli TBMM’nin (23 Nisan 1920) açılışı arasındaki 11 ay 4 günlük sürede gerçekleşen Anadolu Mucizesi hayret ve hayranlık uyandırıcıdır. İşgalcilerin ve Damat Ferit’in onca engelleme çabalarına, Anadolu’yu yangın yerine çeviren ihanet isyanlarına karşın, AmasyaGenelgesi/çağrısı (21 Haziran 1919) askeri ve sivil bürokraside, bölgesel direniş örgütlerinde, halkta karşılığını bulmuştur.
Bölgesel özellik taşıyan Erzurum Kongresinin (23 Temmuz-7 Ağustos 1919) ardından, 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde düzenlenen Sivas Kongresi ile bölgesel direniş örgütleri, Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyetiolarak merkezileşecektir. Sivas Kongresinde, Mustafa Kemal’in başkanseçildiği Temsilciler Heyeti ( HeyetiTemsiliye ) adını taşıyan yürütme organı oluşturulacaktır. Heyeti Temsiliye, 23 Nisan 1920’ye kadar, İstanbul’a ve yabancılara karşı, Türk Milletinin temsilcisi ve Milli Mücadele’nin en üst organı sıfatıyla muhatap olacaktır.
Heyet-i Temsiliye, Müdafaayı Hukuk Cemiyetleri, kısacası Anadolu, Vahdettin’in 21 Aralık 1918’de kapattığı Meclis-i Mebusan’ın (Osmanlı Parlamentosu) açılması için yoğun bir kampanya yürütmektedir. İşgal İstanbul’unun kısa ömürlü Mütareke Hükümetlerinden birinin gidip diğerinin geldiği 1919-1920’li yıllardan bahsediyoruz. Meclis-i Mebusan’ın açılması baskıları sonuç verecek, Damat Ferit’in ardından kurulan Ali Rıza Paşa hükümeti, 7 Ekim 1919’de seçim kararı alacaktır.
İşbirlikçi Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin boykot ettiği seçimler, Müdafaayı Hukuk yanlılarının kesin zaferi ile sonuçlanacaktır. Heyeti Temsiliye Reisi Mustafa Kemal de Erzurum milletvekili seçilecektir. Mustafa Kemal,Meclis-i Mebusan’ın, işgal altındaki İstanbul’da özgürce çalışamayacağını, milletvekillerinin tutuklanma olasılığına işaret ederek, Anadolu’da toplanmasında ısrar etse de yeterli desteği bulamaz. Bu kez, İstanbul’a gidecek arkadaşlarından, Müdafaayı Hukuk Grubu kurmalarını, Erzurum-Sivas kongresi doğrultusunda kararlar almalarını, kendisini Meclis Başkanı seçmelerini ister.
Mustafa Kemal Paşa’nın öngörüsü gerçekleşecek, 12 Ocak 1920’de açılan Meclis-i Mebusan, 16 Mart 1920’de İngilizlercebasılacak, bazı vekiller tutuklanıp Malta’ya götürülecektir.Buna karşı Meclis-i Mebusan, 18 Mart’ta çalışmalarını durdurma kararı alacaktır. Son Meclisin basılmadan önce aldığı en önemli ve tarihi karar ise Misak-ı Milli olacaktır.
Mustafa Kemal, 17 Mart’ta Kolordu Komutanlarıyla telgraf başında yaptığı görüşmede, Ankara’da Kurucu Meclis(Meclis-i Müessisan) toplanmasını önerecektir. Öneri kabul görmeyince, olağanüstü yetkilere sahip (salahiyet-i fevkaladeye haiz) bir meclisin toplanması kararlaştırılacaktır. Mustafa Kemal, Heyeti Temsiliye Reisi sıfatıyla,19 Mart’ta yayınladığı genelge(seçim bildirgesi) ile Osmanlı seçim yasasına göre oy verme yetkisi olan ikinci seçmenler, İl İdare Meclisleri, belediye meclisi üyeleri, Müdafaayı Hukuk merkezlerinin oy kullanmasıyla her sancaktan 5 milletvekilinin seçileceğini ilan eder. Bu yönerge doğrultusunda seçilen milletvekilleri ile dağıtılan son Osmanlı Meclis-i Mebusan üyelerinden oluşan meclis, Milli Mücadelenin merkezi Ankara’da toplanacaktır.
23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla, kurtuluşa giden yolun meşruiyet taşlarının döşeneceği yeni bir dönem başlayacak, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Kurtuluş ve kuruluşun meşruiyet dayanağı TBMM,Prof.İhsan Güneş’e göre; “Bir ihtilal meclisi, bir devrim meclisi, Anayasa yapan bir kurucu meclis,halkçı bir meclis, denetleyen bir meclistir, yerli ve milli bir meclistir. Bu meclis tarihimizde salt Türk ve Müslümanların seçildiği ilk meclistir.”
TBMM’nin saygınlığı,kurtuluş ve kuruluşun Gazi Meclisi olmasından gelir. TBMM’nin saygınlığı hanedan saltanatının, padişah iradesinin değil, milli iradenin temsili organı olmasından ileri gelir. Bugünün TBMM’sinin önünde iki tercih vardır. Kurtuluş ve kuruluşun Gazi Meclisi gibi milli iradenin temsil makamı olmak mı, yoksa külliye iradesinin edilgen onaylayıcısı olmak mı? Bir başka söylemle; İradeyi Milliye mi İradeyi Külliye mi ?
İşte bütün mesele bu!
Av. Hüseyin Özbek