KIZILCA GÜN
27 Aralık 1919. Mülki ve askeri erkanıyla, ahilik kültürünü yitirmemiş esnaf loncalarıyla, atlı ve yaya Seymen alayıyla, yediden yetmişe tekmil Ankara Dikmen sırtlarındadır. Onlar, dağılışın, çöküşün, yok oluşun eşiğinden dönüşün, emperyal akbabalara kutsal isyanın önderi sarışın kurdu,şehrin kutlu konuğu, Heyeti Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa’yı beklemektedirler. Onlar, Heyeti Temsiliye Reisi olarak geldiği şehirlerinde 23 Nisan 1920’de Reis Paşa, 29 Ekim 1923’te Cumhurbaşkanı olacak kurtarıcılarını karşılamaktadırlar.
Ankara, yaver kordonlu paşa üniformasını, madalyalarını, kılıcını çıkarmış, Heyeti Temsiliye Reisliğinin dışında hiçbir ünvanı olmayan bir sivili, Mustafa Kemal’i, Valisiyle, Kolordu Komutanıyla, Müftüsüyle, esnafıyla, ahileriyle, loncalarıyla, Seymen alayıyla, tekmil ahalisiyle şehrin girişinde niçin karşılar? Sorunun cevabı Türk Milletinin kolektif sezgisiyle, derin bilinçaltıyla hissettiği, beklediği kurtarıcıyı Mustafa Kemal’in şahsında bulmuş olmasında yatmaktadır.
Oğuz töresidir. Milli felaket günlerinin ardından, yeniden dirilişe, yeni devlet kurmak için derlenip ayağa kalkışa, Kızılca Gün denir. 27 Aralık 1919, Türk Milleti için Kızılca gündür. Kızılca günün arifesinde Sinsin Ateşi yakılır. Sinsin ateşi, Seymenlerin toplanma çağrısıdır. Dikilen sancağın altında koçu atılıp, kurbanlar kesilip, davul zurna eşliğindeki oyunlarla düzülen Seymen Alayı, kurtuluş ve kuruluş hazırlıklarının tamamlandığına işarettir.
26 Aralık 1919’da yakılan sinsin ateşinin ardından, yukarıda anlattığımız ritüellerin hepsi gerçekleştirilmiştir. 27 Aralık’ta, 3000 atlı, 700 yayadan oluşan Seymen Alayı, kurtuluşun önderini Keklikpınarı’nda karşılayıp, kurtuluş uğrunda ölmeye ant içecektir.
Ankara, Milli Mücadelenin ilk adımının atıldığı yer değildir ama Milli Mücadelenin kurumsallaştığı, meşruiyet temellerine oturduğu yerdir. Ankara, adı ilan edilmemiş olsa da mülki, askeri, kültürel ve diğer açılardan devlet işlevselliğinin, tüm kurumlarıyla vücut bulduğu yerdir.
27 Aralık 1919’dan sonra, İstanbul’un kısa ömürlü mütareke hükümetlerinin Anadolu’da sözü geçmeyecektir. Çünkü, kaderini İngiltere’ye bağlamış, emperyal vesayet altında, aciz ve korkak Damat Ferit hükümetinin karşısında, Türk milletinin iradesini, direncini, bağımsızlık tutkusunu ve kararlılığını ifade eden Ankara bulunmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya geldiği gün, İngiliz Kontrol Subayı Hadkinson’un; “İzmir’in işgaliyle Batı Anadolu’da başlayan milli hareket, Mustafa Kemal’in doğuda örgütlediği hareketle birleşti. Gittikçe güçlenen Türk milli hareketini bastırmak zorlaşacak.”notu, İngilizlerin, milli direncin, milli uyanışın fotoğrafını ilk günden çok net bir şekilde çektiklerini göstermektedir
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, eşraf, müftüler, o kentin kanaat önderlerinden oluşmaktadır. Bu, Türkiye’nin ve Türk milletinin bileşkesini gösteren bir denklemdir. Mustafa Kemal Paşa, bu denklemi çok önemsemiş, uğradığı her ilde, bu kompozisyonun oluşmasını sağlamıştır. Amasya’da, Samsun’da, Havza’da, Erzurum’da, Sivas’ta, Kırşehir’de, Kayseri’de, Tokat’ta, oradaki mülki amir, askerin en yüksek rütbelisi, kolordu komutanları, müftüler, din adamları, sözü dinlenen saygın kişilerle ilişki kurmuş, hepsini etkilemiş ve milli mücadelenin dinamikleri olarak bir araya getirmiştir. Bu, 100 yıl sonra bile heyecan verici ve ders alınması gereken tablo, Mustafa Kemal’in dehasının oluşturduğu bir kurtuluş yolu, kurtuluş bileşkesidir.
Mustafa Kemal, 18 Aralık 1919’da Sivas’tan Ankara’ya hareket ederken, 16 kişilik Heyet-i Temsiliye’ den 4 kişi yanındadır. Mustafa Kemal’in arkadaşlarıyla 20 kişiyi bulan heyetin yol azığı, 20 yumurta, 1,5 kilogram peynir ve 10 ekmektir. Kayseri, Kırşehir üzerinden Ankara’ya gelirken uğranılan yerler rastlantısal olmayıp, önemli görüşmelerin yapıldığı menzil noktalarıdır.
Mustafa Kemal Paşa, 27 Aralık 1919 tarihli tebliğ ile Milli Mücadelenin kalbine ulaştığını bütün yurda duyuracaktır: “Sivas’tan Kayseri yoluyla Ankara’ya hareket eden Heyet-i Temsiliye bütün yol boyunca ve Ankara’da büyük milletimizin ateşli ve samimi tezahüratı, vatansever gösterileri içinde bugün ulaştı. Milletimizin gösterdiği eseri vahdet, yani birlik ruhu ve azim memleketimizin kurtuluşunun sağlanması konusundaki kanaatleri tam bir surette destekleyici mahiyettedir. Şimdilik Heyet-i Temsiliye merkezi Ankara’dır. Takdimi hürmet eyleriz efendim.“
Anadolu’da, hukuk meşruiyetine dayalı, mazlum bir milletin kutsal isyanının, hukuk meşruiyetine dayalı kurumları oluşturulurken, İstanbul’daki işbirlikçi yönetimin, İngiliz yönlendirmesiyle Anadolu’da çıkardığı fitnelere karşı ihtilal hukuku ile karşılık verilecektir. Olağanüstü dönemlerde olağanüstü uygulamalara başvurmak o günün koşullarında kaçınılmazdı. Mütareke Hükümetlerinin Anadolu’ya tayin ettiği askeri erkan, valiler ve mutasarrıflar görevlerine başlatılmamış, bu kapsamda Ankara Valisi Muhittin Paşa görevden alınmış, yerine vali vekili olarak Defterdar Yahya Galip atanmıştır. Konya’da yine iş birlikçi Vali işten el çektirilmiş, halkın seçtiği kişi valilik görevini üstlenmiştir. Anadolu ihtilali, bu kararlılıkla, milli mücadeleyi yürütecek, mülki ve askeri kadrolarını oluşturmuştur.
Harcında, temelinde, Türk milletinin kanı, gözyaşı ve özverisi bulunan Cumhuriyet’in 100. Kızılca Gün’ün 104. yılında, 27 Aralık 1919’da Ankara’nın mahşeri kalabalıkla karşıladığı Heyet-i Temsiliye Başkanına, 85 milyon olarak bir kez daha, canı gönülden: “Ankara’ya hoş geldin Paşam” diyoruz.
Hüseyin Özbek