TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE İNTİHAR SALDIRISI
Türk Silahlı Kuvvetlerindeki intiharların terörle mücadelede verilen kayıpları geçtiğine ilişkin haberler dikkatinizi çekmiştir. Birkaç soruyla konuya girelim: İntihar istatistiği doğru mudur? Yoksa halkın geleneksel ordu algısını değiştirmeye mi yöneliktir? Şehit haberlerine ekranlarını, sayfalarını kapatanların, abartılı intihar haberlerinin arka planında ne vardır? Tekelci sermayenin tekelci medyası intiharlara ağıt yakarken şehitleri niçin görmezden duymazdan gelmektedir? Medyanın İntihar tutkusunu tetikleyen asıl tutkuya daha yakından bakalım isterseniz.
Türk halkı ordusunu geçmişteki kurtuluş ve kuruluşunun, gelecekteki varlığının ana dinamiği olarak görmektedir. Mazideki zaferlerin mimarı, geleceğin teminatı olarak kabul ettiği ordusuna güven duymaktadır. Kısacası halk orduyu kollektif zaferlerinin kurumsal simgesi olarak görmektedir.
Yaşadığımız süreçte emperyalizm, bölgeye yönelik çıkarları için Türkiye’nin ulus devlet, üniter yapıya dayanan kuruluş denklemini değiştirmek istemektedir. Uluslar arası sermayeye eklemlenince Türkiyeli sermayeye dönüşen tekelci burjuvazi de büyükleri gibi düşünmektedir. Hormonal biçimde üretilip başa geçirilen siyasi iktidar da sistemin görmek istediği Türkiye’nin inşası için üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmektedir. Halk açısından milli kimliğe dönüşmüş din algısının yerine sömürge mütedeyyinliğinin ikamesi ile sisteme direncin şifreleri de çözülünce Yeni Türkiye’nin inşası kolaylaşmaktadır.
29 Ekim 1923 kuruluş kodlarına bağlılıkta ısrar eden bürokrasi ve devlet aygıtının tasfiyesi büyük ölçüde tamamlanmıştır. Hesaplaşmada sona bırakılan büyük lokmanın, yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin tasfiyesinin ön hazırlıklarından indirilecek nihai darbeye kadar her türlü ayrıntının titizlikle hesaplandığı anlaşılmaktadır. Kamuoyu yoklamalarında hala en itibarlı kurum olarak görülen Ordu algısının tersyüz edilmesi için politik psikiyatrinin, toplum mühendisliğinin en son verilerinin kullanıldığına tanık olmaktayız.
ABD, BOP projesi gereği, Irak’tan başlayarak Suriye’nin, İran’ın, Türkiye’nin ulus devlet yapılarının dağıtılarak etnik, mezhepsel temelde minyatür devletçiklere dönüştürülmesini zorunlu görmektedir. ABD, bölgeye yönelik çıkarlarında kendisi için sorun yaratmayacak, post modern petrol derebeyliklerine dönüştürülüp uydulaştırılmış güçsüz müttefiklere ihtiyaç duymaktadır.
Türkiye’nin kuruluş ve var oluş kodlarından vazgeçip sistemin uydusuna dönüşmesi için yapılanlar darbe karşıtı, demokratik, sivil bir idari ve siyasal yapının inşası olarak yutturulmaktadır. Ordu, darbeci, statükonun bekçisi, sivilleşmenin, demokratikleşmenin karşıtı, her türlü kötülüğün kurumsal kaynağı olarak gösterilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik itibarsızlaştırma kampanyasının son dönem malzemesi bire bin eklenerek sunulan intiharlardır. Gerçekte ise, ABD ve AB organizasyonlu sivilleşme saldırısıyla iyice bunaltılan Türk Silahlı Kuvvetleri intihara teşvik edilmektedir.
Güneydoğuda yakında patlayacak etnik kalkışmanın zaferi için Ordunun halk içine çıkamayacak ölçüde gözden düşürülüp, kışlaya hapsedilmesine yönelik kampanya ile gerçekte Türkiye devlet intiharına zorlanmaktadır.
Aralık 2012
Av. Hüseyin Özbek