İHANET SİMGELERİNİ ANITLAŞTIRMANIN DAYANILMAZ SAKİLLİĞİ
Yazının konusu “Açılım” dalgasının ardından gelen “Müzakere” tusunamisinin, ülkenin hukukuyla halkın onurunu yerle bir edişinin kısa öyküsüdür.
BDP’li belediyelerin, ikide bir cadde, sokak ve parklara Türk alfabesinde bulunmayan “ x “ ve “ w “ harflerinin geçtiği tabelalar koyarak yasayı dolanma girişimleri valiliklerce onaylanmaz, oldu bittiyle asılan tabelalar da indirilirdi. Siirt Belediye Meclisinin şubat ayı toplantısında Gürses Caddesi’nde açılacak halk kütüphanesine “ Celadet Ali Bedirxan “, mart toplantısında Barış Mahallesi’nde bulunan alana “ Newroz “ adının verilmesi kararı için de aynı sonuç bekleniyordu.
Açılım, müzakere ve akilliğin, sakilleştirici etkisinden olsa gerek; Belediye Meclisinin kararı Siirt Valiliğince onaylanınca alfabemizin yabancısı iki harf davetsiz konuk misali tabelalara yerleşiverdi!
BDP’li Belediyece adı halk kütüphanesine verilmeye değer görülen kişiyi okurlarımıza biraz daha yakından tanıtalım: Osmanlı döneminin astığı astık, kestiği kestik Cizre Mütesellimi Bedirhan Bey, devlete kafa tutup kendi adına hutbe okutmaya kalkışır. Sultan Abdülmecit, devlet kurma hevesine kapılan derebeyinin üzerine asker gönderir. Kısa süren güç denemesinden sonra pabucun pahalı olduğunu anlayan Bedirhan Bey teslim olur. Kendisine, karılarına, odalıklarına, 21 erkek ve 21 kız olmak üzere 42 çocuğuna ve hizmetçilerine maaş bağlanan derebeyi 1847’de ailesiyle birlikte Girit’e sürgün edilir. Bir süre sonra çıkarılan afla Girit’ ten dönmesine izin verilen Bedirhan Bey’in oğullarından bazıları yetişkinlik dönemlerinde İngiliz istihbaratıyla irtibata geçerler. Britanya Krallığının buyruğunda Kürtçülüğe soyunurlar. Osmanlı Mahkeme Müfettişi Mehmet Emin Ali Bey ve Malatya Mutasarrıfı Halil Rami Bey bunların başını çekmektedirler.
Kürtçülüğü kuşaktan kuşağa geçen etnokültürel aile geleneğine dönüştüren Bedirhanzadelerin Mütareke dönemi çalışmaları ilginç özellikler taşımaktadır. Bedirhanoğullarından Mehmet Emin Ali, Süreyya, Celadet, Kamuran, Miktad Mithat Evsed, Mehmet Ali, Abdurrahman, Murat Remzi, Hasan Nuri, Halil Rami Bey, Asaf Bedirhan, Bedirhan Ali’ nin kurucularından olduğu İstanbul Merkezli Kürdistan Teali ( yükselme ) Cemiyeti bu dönemde ortaya çıkar. 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkesinin ardından, 13 Kasım 1918’ de 55 parçalık düşman donanması Çanakkale Boğazı’ndan geçerek Dolmabahçe önünde demirler. İşgalin haftası dolmadan 19 Kasım 1918 ‘ de İngiliz Yüksek Komiserliğinin himayelerinde kurulan Kürdistan Yükselme Cemiyeti çalışmalarına başlar. KTC ’ yi temsilen Emin Ali Bedirhan, Sait Molla ve Nemrut Mustafa Paşa ile birlikte 2 Ocak 1919’ da İngiliz Yüksek Komiserliği siyasi işler görevlisi Andrew Ryan’ı ziyaretlerinde İngiliz mandası altında Kürtlere özerklik verilmesini isteyeceklerdir. Emin Ali Bedirhan, Damat Ferit’ le KTC adına yaptığı görüşmede ise Kürdistan’ a Kürt Valiler tayin edilmesini talep edecektir !
1918 – 1922 yılları, direnen Anadolu ile Mütareke İstanbul ‘ u arasında amansız bir güç savaşına sahne olmaktadır. Bu dönemde Anadolu Mustafa Kemal Paşa ’ nın önderliğinde Milli Mücadele için örgütlenirken, Mütareke İstanbul’unda İngiliz İşgal Komiserliğinin himayelerinde ihanet örgütlenmesi gerçekleştirilmektedir! Kurucuları hemen hemen aynı kişilerden oluşan Kürdistan Teali Cemiyeti, İslam Teali Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, işgalcilerin siyasi ve ekonomik desteği ile halkın direncini çökertmek amacıyla teslimiyetin ve işbirliğinin propagandasını yapmaktadırlar. Anadolu’ da işgalcilerin yönlendirmesiyle örgütlenen işbirlikçi isyanların kışkırtıcıları olarak beşinci kol faaliyetlerinde bulunmaktadırlar.
Temmuz 1919 ‘ da Erzurum ‘ da gerçekleştirilen kongre, Milli Kurtuluşun örgütlü gücünün ve önderliğinin ortaya çıkması bakımından ilk adımdır. Eylül 1919 ‘ da daha geniş katılımlı olarak Sivas ‘ ta toplanacak kongre ise kurtuluşu yürütecek olan örgütün, yani Heyeti Temsiliye’ nin millet tarafından kabul edileceği tarihi bir dönüm noktası olacaktır. Bu nedenle İngilizler ve Babı Ali (Mütareke hükümeti) Sivas kongresini ne pahasına olursa olsun engellemek istemektedirler.
Milli Mücadeleyi daha başlangıcında örgütsüz ve öndersiz bırakmak için tertiplenen bu suikast Harput Valisi Ali Galip’ in başkanlığında gerçekleştirilecektir. KTC üyesi Malatya Mutasarrıfı Bedirhanzade Halil Rami Bey, suikast örgütlenmesinin öncülerindendir. Kürdistan Teali Cemiyeti ‘ nin bölgedeki yandaşları ve tetikçileri ise suikastın uygulayıcıları olacaklardır. Bedirhanzade Halil Rami Bey, ağabeyi M. Emin Ali Bey’ in oğulları Kamuran ve Celadet Ali Bey’ler, Diyarbakırlı Cemilpaşazade Ekrem Bey ile Harput Valisi Ali Galip, İngiliz İstihbaratından Binbaşı Noel ‘ in yönlendirmesiyle Eylül 1919’ da Sivas Kongresini basarak Mustafa Kemal’i öldürmeye kalkışırlar. Mustafa Kemal Paşa’ nın aldığı karşı önlemler sonucu tertip sonuçsuz kalır. Suikast tertipçileri dağılırlar.
Kurtuluş Savaşından sonra Halil Rami Bey, işgalcilerle işbirliği yapanlardan oluşan 150 ‘ likler arasında ülke dışına sürgün edilecektir. Bedirhanzade Emin Ali Bey ise, aile boyu işbirlikçiliğin sonucuna katlanacak, büyük zaferden sonra oğulları Kamuran, Celadet Ali ve Süreyya Beyler ile Türkiye’den firar edecektir! Emin Ali Bey Mısır ‘ da 1926 ‘ da vefat edecektir. Firari oğulları ise Batı emperyalizminin buyruğunda Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı Kürtçülük mücadelesini ömür boyu sürdüreceklerdir.
Kuşaklar boyu sürmüş ihanet silsilesinin ana karakterlerinden birinin adının Halk Kütüphanesine verilmesinin ibretlik öyküsü kuşkusuz ki bu kadar kısa değil. Devletin hafızasının yok edildiği, kuruluş felsefesinin reddedildiği, teslimiyetin kutsandığı bir süreçte hainlerin kahramanlaştırılmasına şaşırmamak gerekiyor. Ulus devletten kabileler federasyonuna, Alfabeden Elifbaya geçişin ilk adımının Siirt meydanına İngiliz Kürtçüsünün adının verilmesi olacağı kimin aklına gelirdi!
Kurtuluşun kahramanları, Milli Mücadelenin en zayıf döneminde Sivas kapılarından kovaladıkları İngiliz tetikçisinin adının kent tabelalarını süslediğini iyi ki sağlıklarında görmediler.
11 Nisan 2013
Av. Hüseyin Özbek