ÜÇ DEVRİM YASASI
Kurtuluş Savaşının askeri zaferiyle yetinilip, ülkesini ve onurunu savunmak yerine teslimiyeti seçen işbirlikçi sultana: “ Mülk senin, kaldığın yerden devam et” denilmeyecektir. TBMM’nin 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırması, ileride yaşanacak Türk devriminin işaret fişeğidir. Saltanatın kaldırılmasından hemen sonra, korkaklığın teslimiyetten ihanete savurduğu Halife Sultan Vahidettin, 17 Kasım’da, işgalcilerin korumasında, işgalcilerin gemisiyle ülkeden kaçacaktır.
Vahidettin’in, ülkeden kaçması, saltanatın kaldırılmasından Cumhuriyet’in ilanına, hilafetin kaldırılmasından laiklik ilkesine uzanacak devrimler sürecinin kolaylaştırıcısı olacaktır. Kurtuluş Savaşının askeri zaferiyle yetinilip, teokratik monarşinin yerinde bırakılması halinde, en kısa zamanda yeniden uygar dünyanın uzağında bir yarı sömürge durumuna düşmek kaçınılmazdı.
Osmanlının son dönemdeki açmazı, bazı modernleşme çabalarına rağmen, uygar dünya ile ortaçağ arasındaki parantezden çıkamamaktı. Eğitimde, askeriyede, idari yapıdaki yenileşme çabalarının, medrese kurumunun ve şer’i hükümlerin toplumsal yaşamdaki belirleyici, sınırlayıcı, engelleyici otoritesi karşısında sonuç vermesi olanaksızdı.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiştir ama Hilafet kurumu varlığını sürdürmektedir. Osmanlı Hanedanından Abdülmecid, hilafet makamında oturmakta, Cuma selamlığı gösterileri, makamına uygun bütçe artırımı talepleriyle fiilen saltanat yetkilerini kullanmaya heveslenmektedir.
Saltanatın oldu bittiyle kaldırıldığını düşünen, geleceği geçmişte arayan, Milli Mücadelede Ankara ‘nın karşısında yer alanlar, bu kez Cumhuriyet’e karşı hilafeti savunmaktadır. Emperyalizmin amiral gemisi İngiltere, İslam coğrafyasındaki sömürge halklarının olası kalkışmalarına karşı, efendiye itaat telkininde bulunacak bir hilafet kurumunun devamından yanadır. Cemaati ( İsmailiye Topluluğu ) Hindistan’da, kendisi Londra’da yaşayan, Ağa Han, dönemin başbakanı İsmet Paşa’ya ( İnönü ) hilafet kurumunun kaldırılmaması içerikli bir mektup yazar. İşin ilginç tarafı, Birleşik Krallığın buyruğuyla yazılan mektup başvekil tarafından okunmadan İstanbul basınında çıkar.
Hilafetin arka plandaki koruyucusu, İslam dünyasının hakimi İngiltere, hilafeti savunan İstanbul basını, İngiliz Muhipleri ve Teal-i İslam ardılları, medrese, tekmili birden Halife Abdülmecid’in şahsında hilafetin güç ve yetkisinin artırılarak devamından yanadırlar. Durum Ankara açısından ciddidir. Görünürde hilafet savunulmakta, gerçekte ise saltanat yeniden ihya edilmek istenmektedir.
Cumhuriyet’e karşı hilafet üzerinden düzenlenen sinsi plana karşı Ankara’nın tavrı son derece akılcı ve bir o kadar da sert olacaktır. Hilafetin kaldırılmasına dair kanun teklifi Urfa Mebusu Şeyh Saffet Efendi ve arkadaşlarınca verilir. Adliye Vekili Seyyid Bey dini yönden ( Darülfünun Fıkıh Hocası ) İsmet Paşa, iç ve dış siyaset yönünden geniş açıklamalarda bulunur.Açıklamaların ardından TBMM, 3 Mart 1924’te üç devrim yasasını peş peşe çıkaracaktır.
429 Nolu yasa ile Şer’iye ve Evkaf Vekaleti kaldırılacaktır.
430 Nolu Öğretim Birliği yasası (Tevhid_i Tedrisat ) ile çağdaş ve şer’i eğitim ikiliği kaldırılacaktır.
431 sayılı yasa ile Hilafet kaldırılacaktır.
Üç devrim yasası ile kurtarılan ülkenin, kurulan rejimin önündeki, geleceği geçmişte arayanların dayanak yaptığı düşünsel ve kurumsal engeller tasfiye edilmiştir. Kurtuluşun ve kuruluşun öncü kadroları ve Gazi Meclis, Cumhuriyet’i koruma kararlılığını ortaya koymuşlardır.
Av. Hüseyin Özbek