TÜRKLERİN KADERİNİ DEĞİŞTİREN “KADERİN ADAMI”
1.Dünya Savaşı ( 1.Paylaşım Savaşı ) Osmanlı imparatorluğunun tasfiyesi ve mirasının paylaşımının sulhen gerçekleştirilememesi yüzünden çıkmıştı. Hasta Adam dedikleri Osmanlının fişi çekilecek, mirası emperyalistlerce paylaşılacaktı.Savaşın nedeni, zaferin ödülü olarak görülen Osmanlının savaş dışında kalması olanaksızdı.
Bağlaşıklar ( İng.Fr.Rus bloğu ) rakip bloğun en zayıf halkası gördükleri Osmanlı İmparatorluğunu savaşın başında saf dışı etmek için en kestirme yolu seçerler. Çanakkale boğazına yüklenip, boğazın iki yakasındaki Türk mevzilerini dağıtıp İstanbul yolunu açacaklardır.Böylece başkentleri düşen Türkler savaşın ilk aylarında kolayca teslim alınacaktır!
Bağlaşıkların en büyük hatası, Londra’da, Paris’te, Moskova’da yapılan hesapları Çanakkale’de tersyüz edecek kaderin adamı Mustafa Kemal’i ve Mehmetleri hesaba katmamış olmalarıdır. 18 Mart 1915, çok sayıda zırhlı ve değişik savaş gemilerinden oluşan bağlaşık donanmasının Çanakkale Boğazını geçme denemesidir. Mehmetler, kibirli düşmanın geçişine izin vermeyecek, boğazın iki yakasına ateş kusan mağrur düşman zırhlılarının en irilerini boğazın dibine gönderiverecektir!
Bağlaşıklar, Çanakkale’yi denizden geçmenin olanaksızlığını görünce, Gelibolu’yu işgal ile İstanbul yolunu açmayı düşüneceklerdir. Çıkartma tarihi olarak belirlenen 25 Nisan’a kadar her türlü hazırlık yapılır. Aynı anda 5 ayrı noktadan çıkartmaya başlayan bağlaşık ordusunun karşısında, bu kez Mehmetlerin süngüleriyle birlikte 19. Tümen Komutanı, kaderin adamı Mustafa Kemal Bey vardır!
Çanakkale muharebelerine katılmış İngiliz general ( tarihçi ) Oglander, İngiliz Resmi Harp tarihinde kaderin adamı hakkında şunları yazacaktır: “ 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in 25 Nisan 1915’te Arıburnu bölgesindeki durumu derhal kavramış olması ve inisiyatifini kullanarak 57. Alayla yapmış olduğu taarruz, Çanakkale Savaşının sonucunu tayin etmiştir. Bir tümen komutanının kendi inisiyatifiyle giriştiği hareketler sonucu, bir savaşın ve hatta bir ulusun kaderini değiştirecek büyüklükte bir zafer kazandığı tarihte pek az görülür.”
18 Mart 1915 yalnızca bir deniz zaferi değildir.18 Mart, Türk Milleti için deniz muharebesi ve boğaz savunmasından daha derin, daha geniş anlamlar taşımaktadır. 18 Mart, ülkelerini işgale yeltenen emperyalistlere karşı Türklerin direnme kapasitesinin, savaş gücü ve azminin sonsuzluğunun kanıtlandığı tarihtir.
Av.Hüseyin Özbek
Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı