SÖMÜRGE EKONOMİSİNİN SÖMÜRGE HUKUKU
1908-1909 yılları İstanbul Barosu Başkanı Yusuf Kemal Tengirşek, 1908 İkinci Meşrutiyet sonrası Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda iki dönem Kastamonu Mebusu olarak bulunur.Tarihçiler, 19. Asrı Osmanlının en uzun yüzyılı olarak kabul ederler.Yusuf Kemal Bey, bu uzun yüzyılın son çeyreğinin hem Istanbul, hem Anadolu'dan tanığıdır.
Tengirşek, Batı emperyalizmi ve finans kapitalinin, yerli yabancı tefecilerin kucağına düşmüş Osmanlının çöküşünün acısını derinden duyumsamış bir hukukçudur.1913'te Paris'te, seçkin bir akademik kurul karşısında savunduğu doktora tezi Pekiyi derecesiyle kabul edilecektir.
Emperyalistler tarafından, Osmanlının terekesinin sulhen paylaşılamaması yüzünden çıkan Birinci Dünya Savaşının mağlubu Türklere, manevi cebirle 30 Ekim 1918'de imzalatılan Mondros Ateşkesi bizim için sonun başlangıcıdır.
30 Ekim 1918 - 11 Ekim 1922 ( Mudanya Ateşkesi ) arası Mütareke Dönemi olarak bilinir. Saltanat ve Hilafet Merkezi İstanbul, 13 Kasım 1918’de, 55 parçalık donanma ile boğaza demirleyen İngiliz, Fransız ve diğer bağlaşıkların işgali altındadır. Bu dönem Istanbul'unun kısa ömürlü kabineleri Mütareke Hükümetleri olarak adlandırılır.
Emperyalistlerce işgal edilmiş bir ülkede şeklen var görünen hükümetlerin ve yüksek makamların aslen ne olduğunu anlamak için Yusuf Kemal Bey' e kulak vermek gerekiyor.Yusuf Kemal Bey, Mütarekenin ilk günlerinde Adliye Müsteşarıdır. Yusuf Kemal Bey'in; "Vatan Hizmetinde" adlı anı kitabının sayfalarını çevirmeye başlamanın zamanıdır :
" Birgün Mr.Smith isminde bir İngiliz memur müsteşarlık odasına geldi.Yanında iki kişi vardı.Hekim imişler.Müsteşarlık odasının içinde Mr.Simith ayakta idi. Hekimlere yer gösterdim, oturttum. Smith'e "Otur" demedim.Ne istediklerimi sordum: "Tevkifhanede Gayrımüslimleri tahliye edeceğiz" dediler. Bidayet Müddeiumumisi Semih Beyi çağırttım: "Kanunen yapabilirler mi ?" diye sordum. "Hayır!" cevabını verince ben de Smith'e "Olamaz!" dedim. "Nazırınıza danışın" dedi. Telefonla aradım. Nazır Vekili Şerif Paşa’yı Sadrazamın evinde buldum."Bırakın tahliye etsinler" dedi. Müddeiumumi Semih Bey' e; "Nazır vekili paşa tahliye etsinler diyor" diye emri tebliğ ettim. Smith; "Sen müsaade etmiyor musun?" dedi."Hayır!" cevabını verdim, gitti.
Damat Arif Hikmet Paşa Adliye Nazırı oldu.İstifa ettim".
Yusuf Kemal Bey, 1919 seçimlerinde Kastamonu mebusu olarak, son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na girer.Gönlü Anadolu’da yanan başkaldırı ateşinden yanadır.Sivas kongresinde alınan kararlar doğrultusunda, Osmanlı Meclis-i Mebusanı, onca baskıya karşın, meclisin dağıtılması pahasına MİSAK-I MİLLİ’ yi ( Ulusal Yemin ) kabul eder.
İstanbul'un 16 Mart 1920'de vahşice fiilen işgalinde Şehzadebaşı Karakolundaki Mızıka erlerinin şehit edilmesi ve Osmanlı Meclis-ı Mebusanı'nın basılarak vatansever mebusların tutuklanmasının milli vicdanda yarattığı acı ve isyan duygusunu Tengirşek’ten dinleyelim:
“Limandaki yabancı harp gemilerini seyrettim.Toplarını İstanbul’un üzerine çevirmişlerdi.Zavallı İstanbul’un hüznü içime çöktü, yüreğim yanmaya başladı.Bu acı içinde ruhumun derinliklerinden sesler duyuyordum. Bu yazdıklarımı okuyan Türk çocukları, inanın bizi yıkan devletlerin korkunç silahlarının karşısında duyduklarım, korku duyguları değildi. Bu silahların sahiplerinin ve onların elinde alet olan bizim fena idarenin şerrinden Türklüğü kurtarmaya çalışmak için kanım bana yemin ettiriyordu.”
16 Mart 1920’de meclisi dağıtılmış işgal başkentinde zillet içinde beklemenin Tengirşek için artık bir anlamı kalmamıştır. Mustafa Kemal Paşa'nın ısrarlı çağrısına uyarak Ankara'ya geçecektir.Yusuf Kemal Bey, Mütareke İstanbul'unda arayıp da bulamadığı her şeyi Milli Mücadele Ankara'sının Gazi Meclisinde fazlasıyla bulacaktır. O, TBMM Hükümetinin İktisat Vekili olarak sonuna kadar emperyalizme karşı direnen mazlum bir halkın ekonomik ve siyasi bağımsızlığını savunacaktır.
Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey başkanlığındaki Türk heyetinin, Çiçerin, Karahan, Molotov, Stalin ve Lenin gibi Sovyet önderleriyle uzun görüşmelerin ardından 16 Mart 1921'de imzalanacak Moskova Antlaşması’nın hukuki ve diplomatik her aşamasında bu seçkin hukukçunun alın teri ve emeği vardır.
Yusuf Kemal Bey ve kuşağının yaşadıkları, ülkede hakim ekonomik sistem ile hukuk sisteminin ayrılmaz diyalektiğinin kanıtı olarak tarihsel dersler içeriyor. Yine Yusuf Kemal Bey’in anıları, sömürge ekonomisinin sömürge hukuku ve yargısına, milli ekonominin ise milli hukuk ve bağımsız yargıya götürdüğünü gösteriyor.
Av.Hüseyin Özbek, 15 Ekim 2018
Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı