Batı, `Türksüz Anadolu Projesi`ni gerçekleştirmek istiyor
Tarihçi değilim ama tarih kitaplarını yerli ve yabancı yazmış demeden okurum. Türk tarihinde 'bozgun' denilince ilk aklıma gelen 'Viyana'dır. Viyana'yı iki kez kuşatmış atalarımız… Bu konuyu tarihçilere bırakarak tanınmış hukukçulardan Hüseyin Özbek'in kitabını tanıtmaya devam edelim. Bilindiği gibi ilk yazımız "Hüseyin Özbek Dördüncü Bozgun'u yazdı" başlığıyla köşemizde yayınlanmıştı. Şimdi Özbek'in kaleminden 'Türk tarihindeki üç bozgun' ile Türkiye Cumhuriyetine yapılan bir operasyonu anlatacağız.
*
Hüseyin Özbek, Türk ordusunun askerî alanla sınırlı kalmayıp ekonomik ve siyasi kayıplar sarmalıyla devlette onulmaz güç kaybına yol açan, milletin geleceğini derinden etkileyen üç ağır yenilgisi olduğunu belirterek bunları şöyle sıralıyor: İlki, 1683 Viyana, ikincisi 1877 (93 Harbi), üçüncüsü Rumeli'nin elden çıktığı Balkan bozgunudur.
Bilindiği gibi II. Viyana Kuşatması veya Viyana Bozgunu, 1683 yılında IV. Mehmet devrinde yaşanmıştır. Özbek, 1683 yılındaki bu yenilgiyi anlatırken "Viyana kuşatmasının bozguna dönüşmesiyle gerçekleşen bu ilk büyük yenilgiyle Avrupa'da iki yüz yılı aşkın süren Türk üstünlüğünün sona erdiğini" belirtmektedir.
93 Harbi
İkinci bozgunun 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşında yaşandığını belirten Özbek, sözlerine şöyle devam ediyor: "Kafkas cephesinde cephenin yarılmasıyla Ruslar Erzurum'u işgal eder. Balkan cephesinde Plevne düştüğünde önlerinde hiçbir engel kalmayan Rus ordusu çarçabuk Yeşilköy'e (Ayastefanos) dayanacaktır! Ayastefanos'ta dayatılan ağır koşullar Rusların zaferinden panikleyen İngiltere'nin müdahalesiyle Berlin'de kısmen yumuşatılsa bile Balkan coğrafyasının önemli bir kısmıyla Bulgaristan Osmanlı'nın elinden çıkacaktır."
Üçüncü bozgun ise 1912 yılında Balkan Savaşı'nda yaşanacaktır. Özbek, bu konuda şöyle diyor: "1911'de İtalya'nın Trablusgarp (Libya) işgalinin şoku atlatılmadan Balkan devletleri Hasta Adam'ın üzerine çullanacaklardır. 1908 II. Meşrutiyet sonrası kendisini politik kavgaların ortasında bulan, hiyerarşisi alt üst olmuş ordunun aldığı yüz kızartıcı yenilgiler zincirinin ardından Balkan bağlaşıkları Çatalca önlerine kadar ilerleyeceklerdir. Askeri yenilginin millet üzerindeki yıkıcı etkisi en çok bu son savaşta hissedilir."
Türk halkının bu yenilgiyi kabullenemediğini, Rumeli'nin kaybedilerek düşmanın neredeyse İstanbul kapılarına kadar dayandığını belirten Özbek, halkın bunun sorumlusu olarak orduyu gördüğünü belirtir. Subaylar üniformalarıyla sokağa çıkamaz hale gelir.
*
Türk ordusu bu yenilginin verdiği şoku kısa sürede atlatır ve üç yıl sonra 1915 yılında bu hezimetin yanıtını fena verir. Avukat Hüseyin Özbek, bir Oğuz çocuğu olarak Türk tarihini iyi bilmektedir. Özbek, bir tarihçi gibi bu yeniden dirilişi şöyle anlatmaktadır: "Balkan felaketinin intikamı dünyaya hükmeden kibirli hasımlar karşısında Gelibolu'da alınacaktır. Mehmetler kendilerini bağışlatmak için Seddülbahir'de, Anafartalar'da kanlarını sebil edecektir! Ordu yeniden halkın kolektif gurur kaynağı, üniforma Balkan utancının değil, Çanakkale destanının simgesidir artık."
*
Çanakkale aynı zamanda Türk ordusuna ve Türk halkına moral kaynağı olur. Düşman, Çanakkale'nin ardından Mehmetçiklerden bir tokat daha yer. Böylece, 26 Ağustos 1922'de Afyon'dan başlayıp 30 Ağustos Dumlupınar Meydan Muharebesi ve ardından 9 Eylül'de İzmir'de sonlanan zaferler ile düşman geldiği yere defolup gider.
Özbek, o günleri görüp yaşamış gibi şöyle anlatmaktadır: "Batının Şark Sorunu dediği Osmanlı mülkünü bölüşüp yüzyılların rüyasını gerçekleştirme hesabı Kurtuluş Savaşı'yla tersyüz edilir. Mehmet, Türk milletinin kaderinin belirlendiği 22 gün 22 geceli Sakarya Melhame-i Kübrası'nın (Kan Gölü) galibidir."
*
Dördüncü Bozgun teşebbüsü
Türk ordusunun tarihten gelen dinamik gücü Batı'yı asırlar boyu rahatsız etmiştir. Bunun için kafa yorar ve Türk ordusunu Türk halkının gözünden düşürmeyi planlar ve Türk ordusunu kışlasında imha etmek için harekete geçer. Ancak bu hain plan başarılamaz.
Hüseyin Özbek, eserinde dördüncü bozguna değinirken bunun "Cemaat üzerinden Türk ordusunu sistemin dışına atma stratejisi doğrultusunda, dışarıda kurgulanıp içeride yaşatılan postmodern bozgunu" olduğunu ifade etmektedir.
Özbek, Osmanlı devletini yıkmak için her türlü plan ve proje yapan Batı'nın bunu gerçekleştirmek istediğini, Türkiye Cumhuriyetini çökertmek için bir cemaati kullandığını eserinde detaylarıyla anlatmaktadır. Bu arada toplumda 'devleti savunma bilincinin yok edilmesine', 'devleti kuran kadronun sürekli kötülenmesine ve gözden düşürülmesine çalışıldığına' özellikle dikkat çekmektedir.
Türk ulusuyla kapanmamış hesabı olanların basın ve yayın yoluyla, terör örgütleriyle Türkiye Cumhuriyetine yüklendiğini anlatan Özbek, etnik virüsün beslendiğini, Türksüz Anadolu Projesinin gerçekleştirilmek istendiğini ifade etmektedir. Özbek, tüm bunlara rağmen Türk ulusunun dün buna müsaade etmediğini ve gelecekte de etmeyeceğine kitabında değinmekte, ordusunun yanında olduğunu ifade etmektedir. Yazımızı Hüseyin Özbek'in şu sözüyle bitirelim:
"Türk kovulunca geride Türkiye kalır mı?"
*
Esen kalın...
DOKUZ SÜTUN GAZETESİ